Engellilerin sadece yeme, içme ve barınma ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp onların hayatın içerisinde aktif bir rol almasını da sağlayan Huzur Özel Bakım Merkezi, verdiği hizmetlerle kalpleri ısıtıyor.

Gazi Üniversitesi Çocuk Gelişimi ve Okul Öncesi Eğitim Öğretmenliği mezunu olan ve 12 yıl özel rehabilitasyon merkezinde çalıştıktan sonra bakım evi sektöründeki ihtiyaçtan dolayı bu işe giren Huzur Özel Bakım Merkezi’nin sahibi Hamide Kıylı, “İlk başta sıcak bakmadım çünkü çok riskli bir olaydı. Ama bu alanda iyi bir hizmete ihtiyaç duyulduğunu söyleyen sektör içerisinden arkadaşlarım vardı. Bu yüzden duygusal olarak kabul ettim bu işe girmeyi yoksa hiç düşündüğüm bir alan değildi. 12 yıl rehabilitasyonda çalışınca engelliler hayatımın büyük bir parçası oldu” dedi.

HUZUR’DA HUZUR VAR
İşletmenin kuruluşunu anlatan Kıylı, “2011 yılında 3 kadın ortak olarak kurduk burayı. İlk başta engellileri aldığımızda rehabilitasyonda çalıştığımız engel grubundan çok farklı olduklarını gördük. O zamanlar yaş ortalaması daha küçük gruplara hizmet ediyorduk ancak buraya gelenler hayatın belli bir kısmını yaşamış ve daha sonra sağlıklı devam ettirememiş kişilerdi. Burada farklı bir boyutta hizmet edilmesi gerektiğini gördük. Yönetmelik diyor ki yemeğini, sağlığını, öz bakımını yapacaksın ama buraya geldiğiniz zaman bir hayat var ve 365 gün 24 saat size bağlı. Biz ne kadar güzel ve temiz baksak da onlara yetmediğini gördük. Zamanla daha fazlasını yapmaya başladık” ifadelerini kullandı. ‘Huzur’da Huzur Var’ sloganıyla yola çıkan kurumun engellilerinin profilinden bahseden Kıylı, “19 yaş üzeri ruhsal engellilerimiz var burada.

Psikotik hastalıkların hepsi dahil. 48 yatak kapasitemiz var. Kat ve odalarımız hastalık gruplarının özelliklerine göre düzenlendi. 19’u bakıcı, 5’i sağlık personeli, 2’si meslek personeli, bir aşçı ve bir temizlikçi olmak üzere 28 personelimiz var” şeklinde konuştu. Kıylı, ailelerin engelli hastalarını Huzur Özel Bakım Merkezi’ne nasıl emanet edebileceğine dair de şu bilgileri verdi: “Direk hastalar bize yatırılamıyor. Bize gelindiği zaman aileleri il müdürlüğüne gönderiyoruz, orada belli evraklar isteniyor. Biz bu konuda aileye yardımcı olmak adına evrakları hazırlamada rehberlik ediyoruz. İl Müdürlüğü onayladıktan sonra aileden kurum seçmesini istiyor. Gelir düzeyi asgari ücretin 3’te 2’sinin altındaysa ücretin tamamını devlet ödüyor. Bu anlamda devletimiz engellilere çok yardımcı oluyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da bu anlamda en ufak bir sorun olsa bir engellimiz için bile olsa, ilgilenip geri dönüş sağlıyor. Burada ki engelliler devletimizin engellisi.”

“BİZ ENGELLİMİZİ HAYATIN İÇİNE SOKTUK”
Engelli vatandaşların sadece yemek, barınmak gibi zaruri ihtiyaçlarının karşılanmasının onlara yeterli gelmediğini ve bu sebeple Huzur Özel Bakım Merkezi’nde engellilerin hayatın içerisine dahil edildiğini ifade eden Kıylı, “İlk başlarda engellilerimizi yakın kafelere götürerek toplumla kaynaştırmak istedik. Birçok engellimiz ailesinin bakmakta zorlandığı insanlar ancak birçoğu da sokakta kalmış kişiler. Birçok taktik deneyerek sonunda başarıya ulaştık ve engellimizi hayatın içine soktuk” dedi. Hamide Kıylı, “Önceleri tek derdimiz engelliye hizmet etmekti. Ancak ölüm var. Öldüğü zaman engellimize ne yaptıysak kar, ne yapmadıysak bilinçli olarak zarar kalıyor. Biz kafamızı yastığa koyduğumuzda vicdanen rahat olmak için ekstra şeyler yapıyoruz. Engellimizin organik beslenmesini sağlıyoruz. Evet, bir aşçımız, yemek kültürümüz var ama dedik ki biz tarhanamızı, meyve sularımızı kendi kışlıklarımızı aynı ev gibi kendimiz yaparız. Engellilerimizle birlikte yaptığımız zaman onlar da bu heyecanı yaşayıp mutlu oluyorlar. Kış geldiğinde kendi emekleriyle yaptıkları gıdaları tüketmeleri onları mutlu ediyor. Bizim engellilerimizin hemen hemen hepsi çok iyi yüzerler, ata binerler, futbol oynarlar ve en güzeli halkın içine katılarak halk otobüsleri ile bile sorunsuz yolculuk yaparlar. Halkın gittiği her etkinliğin içine engellilerimiz de gider. Halkın yaşam alanlarına da çok başarılı bir şekilde katılırlar.

En olmadı haftada bir kere kıraathaneye giderler. İlk başlarda parmaklarını oynatamayan engellilerimiz vardı. Şimdi el sanatları yapıyorlar. Onlar için de bir nevi terapi oluyor. Bunlar bir ağır engelli grubu için emek isteyen ve zor şeylerdir” şeklinde konuşarak bu alanda verilen desteklerden dolayı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğüne, belediyelere ve hastanelere teşekkür etti. Huzur Özel Bakım Merkezi’nin engellilere kazandırdığı bir diğer özelliğe vurgu yapan Kıylı, “İlk zamanlarda engellilerimiz birbirlerine karşı kayıtsızlardı. Biri nöbet geçirdiğinde diğeri bakmazdı bile. Ayrıca dışarıdan gelen her şeye karşı korkuları vardı. Bu korkulardan arındırmak için personelimizi engellilere profesyonel yaklaşmaları konusunda eğittik. Bu konuda otorite olarak idareyi tanımalarını sağladık. İlk yıllarda sabah akşam telefonlarımı arayıp bana danışıyorlardı. Personelimize onların işlerine duydukları her saygının engellilerinin hayatında huzuru sağlayacağını öğrettik. Çoğu zaman bakıcı personelimiz engelliden özür diler, engelli de personelden. Bu sayede birbirlerine sahip çıkmayı öğrendiler” dedi.

BAŞTAN AŞAĞI SAĞLIK TARAMASI
Özel gruplara hizmet vermenin riskli bir iş olduğuna vurgu yapan Hamide Kıylı, bu alanda personel kalitesinin öneminin altını çizerek, “Herhangi bir insan burada bakım personeli olarak çalışamaz. Sertifikası olmak zorunda. En az 400 saatlik bir bakım sertifikası yahut çocuk gelişimi bölümünden mezun olma şartı arıyoruz. 16 personelimizin de ilk yardım sertifikası var. Gönüllülük esasında bütün personelimizden isteyenleri gönderiyoruz ve ilk yardım eğitimi aldırıyoruz” dedi. Kıylı, bakım evinde ağırladıkları hastaların sağlığına verdikleri önemi şu sözlerle aktardı: “Yeni gelen engellimizin ailesinden sağlık hikayesini dinliyor ve kaydını alıyoruz. Bunun haricinde geldiğinin ertesi günü engellimize sağlık kuruluşlarında test yaptırarak hastalıklarını öğrenmeye çalışıyoruz. Bulaşıcı hastalık veya ailenin belirtmediği herhangi bir hastalık arıyoruz. Bulaşıcı hastalık taşıyan engellilerimizi kabul edemiyoruz. Testler sonrasında da bir sıkıntı varsa engellimizi ilgili sağlık bölümüne aktarıyoruz ve  periyodik bir takip süreci izliyoruz. Daha sonra engellilerimizde çıkan genetik olabilme ihtimali olan hastalıkları özellikle ailelerine bildiriyoruz. Bu yöntemleri izleyerek çoğu hastalamızın sağlık problemlerini düzelttik. Psikiyatri ilaçlarını azalttığı sürece diğer hastalıklarını öğrenebildik ve aslında fiziksel rahatsızlıklarını psikotik atakların arttırdığını fark ettik. Diğer tedaviler ve psikiyatri tedavileri ile birlikte takip edildiğinde daha başarılı olunduğunu ve engellinin daha ağır ilaçlarının önüne geçilmesine yardımcı olduğunu gördük. Kültürel etkinliklerin spor ve el sanatlarının da engellinin uyumuna, sağlığına olumlu yönde etki ettiğini gördük. Çok büyük bir risk grubuyla çalıştığımız için sıfır hatayla devam etmeye çalışıyoruz. Hastalarımızın çoğunda yeme duyusu farklı olduğu için hastayı diyetisyene götürerek tüm ölçümlerini yapıyoruz ve ona göre hazırlanan diyet listesini uyguluyoruz. 165 kilo bir hastamız vardı 95 kiloya düşürdük mesela bu birçok örnekten biri. Bir hastanın ürünü diğer bir hastada kullanılmaz, aynı kıyafetler ikinci gün giyilmez.” Kıylı, gerçekleştirilen sağlık hizmetleri dahil engelli birey ile ilgili her türlü bilgiyi hasta ailesine aktardıklarını belirterek, “Ailelere belli aralıklarla bilgi veriyoruz. Bütün sistemimiz kayıt altında. Sağlık, bakım ve psiko-sosyal hizmetler olarak 3 alana ayırdık. Aile gelemese dahi telefonla bilgilendirmesini yapıyoruz. Bizim için aile en önemli parça. Çünkü bir insan emanet ediyor bize. Bilgilenmesi bizim için çok önemli. Aile bu olaya ne kadar katılırsa bizim için o kadar iyi oluyor. Ama ailesiz hastalarımız da var. Biz iyileşmeyi beklemiyoruz çünkü tedavi ve rehabilitasyon merkezi değil, bakım merkeziyiz” diye ekledi.

“ENGELLİLER, YAPILAN HER ŞEYİN PARÇASIDIR”
Bu tarz kuruluşlarda en önemli unsurlardan biri olan güvenliğin, Huzur Özel Bakım Merkezi’nde nasıl sağlandığını, “Dış güvenlikte en büyük sorunu komşularla yaşadık. Komşularımız bizim burada yaptıklarımıza karşı başlarda önyargılı olsalar da zaman geçtikçe faaliyetlerimizi görüp onlar da saygı duydular. Engelliye zarar verecek aile bireyi dahi olsa hiç kimseyi kapıdan sokmuyoruz. Kapılarımızda özel kartlarla giriş yapılıyor sadece. Engelliyi dışarı çıkardığımızda karşılaştığımız bir diğer güvenlik sorunu da otobüs şoförleri. Çoğunu polis ile durdurmuşumdur” şeklinde anlatan Kıylı, engelliler ile ilgili bir diğer önemli konuya değinerek şunları söyledi: “Engellilerde en büyük şey istikrardır. Bir kere dediğiniz şeyin arkasında durmanız lazım. Engelliye istikrarlı ve kararlı davranırsanız engelli bu istikrarı ve kararı görür ve sizi üzmez. Söz verdiğinizde mutlaka tutmanız lazım ki engelli size güvensin. Hayatın içine onu da katacaksınız ki kaldığı yerin bir parçası olduğunu bilsin, değerli olduğunu hissetsin.” Aynı anda hem engellileri, hem personeli hem de idari konuları yönetmek gibi zor bir işe sahip olan Kıylı, “İşimiz motivasyonu düşük bir iş. İnsan mutluluğuna hizmet ediyoruz bu da soyut bir kavram. Uzun süreli ve eskiden bu yana bizimle çalışan, güvendiğimiz personellerimiz var. Bizler engellilerimizi kırmaktan, üzmekten korkarız. Çünkü burada herkes -hizmet alan ve eden- Huzur’un bir parçasıdır. Herkes duygularını, taleplerini özgürce ifade eder ve gerekli çözüm yollarını, orta yolu buluruz” ifadelerine yer verdi. İlerleyen zamanlarda gerçekleşecek bir tarım projesinden bahseden Kıylı, “En çok engellileri üretime katacak ve onları dönüştürecek şeyleri yapmak istiyoruz. Ama engellilerin bu durumunu kanı edecek yerlere ulaşamadık. İstiyoruz ki engellilerimiz çok az da olsa para kazanabilecekleri bir işe sahip olsunlar. Fakat bunu talep ettiğimiz yerler engelli ve engelli suiistimaline karşı olumsuz düşünüyorlar” dedi.

Share

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir